Bilindik Bir Kore Öyküsü

REKLAM ALANI
1948’de NATO’nun kurulus hazirliklari basladiginda Türkiye, bu olusumda yer almak için kulise basladi.
Ülkenin aydinlari da, Avrupa semsiyesinin, henüz 2 yasindaki çok partili demokrasi deneyimini güçlendirecegi inanciyla bu girisimi destekledi.
CHP iktidari, seçime 3 gün kala, 11 Mayis 1950’de NATO’ya üyelik basvurusu yapti. Sonuç alamadi. Bunun üzerinde kamuoyunda ciddi bir tepki dogdu.
Seçimleri DP kazanacak ve iktidari devralirken “Niye NATO’ya girmediniz” diye soran Bayar’a, Inönü su cevabi verecektir:
“Aldilar da girmedik mi Celal Bey!..”
***
1950 Mayisinda Demokratlar iktidara geldi.
1950 Haziraninda Kore harbi patladi.
O günlerde Amerikalilar Ankara’ya sökün etti. Söyledikleri suydu: “Bati ittifakina girmek istiyorsaniz, bunun tek yolu var: Kore’ye asker yollamak.”
Menderes hükümeti bu formülün üstüne atladi. O kadar ki, anayasal zorunluluk olmasina ragmen Meclis’in onayini almadan, 25 Temmuz 1950’de Kore’ye asker yollama karari aldi.
Bir hafta sonra, 1 Agustos 1950’de de NATO’ya yeniden basvurdu. Cevap eylülde geldi:
Ret!..
***
Avrupalilarin özellikle de Iskandinavlarin ret gerekçesi neydi biliyor musunuz?
“Türkiye’nin, Bati’nin siyasal, kültürel, sosyal degerlerini paylasmamasi…”
“Kuzey Atlantik teskilatinda bir Ortadogu ülkesinin ne isi varödi.
Ama o günlerde bu “defomuz”u örtecek bir gelisme oldu. Ekimde Kore’ye varan 4 bin 500 Türk askeri kasimda Kunuri’de Çin birliklerini durdurdu. Bir Amerikan tugayini imha edilmekten kurtardi. Geride 721 sehit, 175 kayip birakarak Türkiye’ye döndü. Tikanan Avrupa yolu, kanla açmisti.
***
ABD, hem askerimizin cesaretini görmenin, hem komsumuz Sovyetler’in atom silahlarina sahip oldugunu ögrenmenin etkisiyle devreye girdi ve Avrupalilara “Türkiye’yi alin” diye baski yapmaya basladi.
Avrupa, “farkli statü verelim”, “Akdeniz pakti kuralim” vs. diye bir süre oyaladiysa da sonunda ikna oldu. Kunuri zaferinden 10 ay sonra Türkiye ittifaka çagrildi. 18 Subat 1952’de de resmen NATO üyesi oldu.
(Daha fazla ayrinti için hocam Baskin Oran’in editörlügünü yaptigi “Türk Dis Politikasi” – Iletisim, 2001 – kitabini öneririm).
***
Yarim asir sonra bugün, “Türkiye gibi bir Ortadogu ülkesinin Avrupa Birligi’nde ne isi var” itirazlarinin yükseldigi bir zirvede, Amerika, Türkiye’ye Bati ittifakinda yer alabilmek için, kendi safinda, atom silahlarina sahip olduguna inandigi komsumuz Irak’la savasa girmeyi öneriyorsa, “Tarih tekerrürden mi ibaret” diye sormaz misiniz?
AB üyeligimiz için Batili baskentlere Beyaz Saray’dan açilan – ve hiç de etkili olmadigi, hatta ters teptigi görülen – birkaç telefonun bedelinin, Irak’ta dökülecek kan olmasindan korkmaz misiniz? Tam da zirvede Türkiye’nin görüsülecegi gün mansetleri süsleyen “ABD gönderecegi 90 bin asker için 6 üs ve 2 liman istedi” haberleri karsisinda irkilmez misiniz?
50 yillik bekçilik yeter!
Artik “site sakini” olmak istiyoruz.
Ülkenin aydinlari da, Avrupa semsiyesinin, henüz 2 yasindaki çok partili demokrasi deneyimini güçlendirecegi inanciyla bu girisimi destekledi.
CHP iktidari, seçime 3 gün kala, 11 Mayis 1950’de NATO’ya üyelik basvurusu yapti. Sonuç alamadi. Bunun üzerinde kamuoyunda ciddi bir tepki dogdu.
Seçimleri DP kazanacak ve iktidari devralirken “Niye NATO’ya girmediniz” diye soran Bayar’a, Inönü su cevabi verecektir:
“Aldilar da girmedik mi Celal Bey!..”
***
1950 Mayisinda Demokratlar iktidara geldi.
1950 Haziraninda Kore harbi patladi.
O günlerde Amerikalilar Ankara’ya sökün etti. Söyledikleri suydu: “Bati ittifakina girmek istiyorsaniz, bunun tek yolu var: Kore’ye asker yollamak.”
Menderes hükümeti bu formülün üstüne atladi. O kadar ki, anayasal zorunluluk olmasina ragmen Meclis’in onayini almadan, 25 Temmuz 1950’de Kore’ye asker yollama karari aldi.
Bir hafta sonra, 1 Agustos 1950’de de NATO’ya yeniden basvurdu. Cevap eylülde geldi:
Ret!..
***
Avrupalilarin özellikle de Iskandinavlarin ret gerekçesi neydi biliyor musunuz?
“Türkiye’nin, Bati’nin siyasal, kültürel, sosyal degerlerini paylasmamasi…”
“Kuzey Atlantik teskilatinda bir Ortadogu ülkesinin ne isi varödi.
Ama o günlerde bu “defomuz”u örtecek bir gelisme oldu. Ekimde Kore’ye varan 4 bin 500 Türk askeri kasimda Kunuri’de Çin birliklerini durdurdu. Bir Amerikan tugayini imha edilmekten kurtardi. Geride 721 sehit, 175 kayip birakarak Türkiye’ye döndü. Tikanan Avrupa yolu, kanla açmisti.
***
ABD, hem askerimizin cesaretini görmenin, hem komsumuz Sovyetler’in atom silahlarina sahip oldugunu ögrenmenin etkisiyle devreye girdi ve Avrupalilara “Türkiye’yi alin” diye baski yapmaya basladi.
Avrupa, “farkli statü verelim”, “Akdeniz pakti kuralim” vs. diye bir süre oyaladiysa da sonunda ikna oldu. Kunuri zaferinden 10 ay sonra Türkiye ittifaka çagrildi. 18 Subat 1952’de de resmen NATO üyesi oldu.
(Daha fazla ayrinti için hocam Baskin Oran’in editörlügünü yaptigi “Türk Dis Politikasi” – Iletisim, 2001 – kitabini öneririm).
***
Yarim asir sonra bugün, “Türkiye gibi bir Ortadogu ülkesinin Avrupa Birligi’nde ne isi var” itirazlarinin yükseldigi bir zirvede, Amerika, Türkiye’ye Bati ittifakinda yer alabilmek için, kendi safinda, atom silahlarina sahip olduguna inandigi komsumuz Irak’la savasa girmeyi öneriyorsa, “Tarih tekerrürden mi ibaret” diye sormaz misiniz?
AB üyeligimiz için Batili baskentlere Beyaz Saray’dan açilan – ve hiç de etkili olmadigi, hatta ters teptigi görülen – birkaç telefonun bedelinin, Irak’ta dökülecek kan olmasindan korkmaz misiniz? Tam da zirvede Türkiye’nin görüsülecegi gün mansetleri süsleyen “ABD gönderecegi 90 bin asker için 6 üs ve 2 liman istedi” haberleri karsisinda irkilmez misiniz?
50 yillik bekçilik yeter!
Artik “site sakini” olmak istiyoruz.
REKLAM ALANI
Henüz yorum yapılmamış.