Kore bizim savaşımız değildi Yine de Türk askeri oraya gitti ve öldü

Kore’de 1950–53 yılları arasında yaşanan savaşta “North Star” kod isimli Türk Tugayı hem destan yazmış, hem de kurban edilmişti.
Kore bizim savaşımız değildi. Yine de Türk askeri oraya gitti ve öldü. Yani kurban edildi. NATO üyeliği karşılığında, soğuk savaşın etkisiyle alelacele bir Türk Tugayı Kore’ye gönderildi.
Bu insafsızca kararı alanlar, kendilerini rahatlatmak için, şu bahaneyi uydurdular: “Çok değerli ve gerekli bir NATO üyeliği sağlandı. Batı dünyasının gözünde itibarımız arttı. Amerikanın yardımını ve dostluğunu kazandık.”
Kore’ye giden askerler şu görüşleri ileri sürüyordu: “Gidip harp edeceğiz. Dönersek ne ala. Ama şehit olursak geride kalanlar rahat ederler belki. Ailelerimize ikramiye vereceklermiş.”
Aslında her şey daha önce başlamıştı. 2. Dünya Savaşı bitmiş ve Japon işgalinden kurtulan Kore nihayet rahat bir nefes almıştı. Ülkenin ortasından geçen 38. Paralelin kuzeyini kontrol eden Sovyetler Birliği ve güneyini kontrol eden ABD, varılan anlaşma gereği askeri güçlerini çekince, kaos ortamı doğdu. İki büyük güç tarafından desteklenen iki ayrı hükümet kuruldu. Olayın aslı çift kutuplu dünyada tarafların stratejik çıkarlarıydı. Karar çarçabuk kotarıldı. NATO’ya girmenin ön koşulu olarak 5 bin 742 askerden oluşan 1. Türk Tugayı, Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında 19 Ekim 1950 tarihinde Kore’ye ayakbastı.
Kore’ye ilk giden 1. Tugayın askerleri, 3 yıl süren savaşın birinci yılında en zorlu muharebelere katıldı. Özellikle Kunuri Savaşında esir düşenler, 3 yıl sonra 1953 de serbest bırakıldı.
Savaşın başlarında Kuzey Kore askerleri Güney Kore askerlerini kısa zaman içinde bozguna uğrattı. ABD savaşa katılınca da büyük ateş gücü, modern silahlar ve güçlü hava bombardımanları karşısında Kuzey Kore gerilemeye başladı. Amerikalıların bu ilerleyişi sürerken, sayıları 300 bini aşan Çin kuvvetleri Mançurya’dan sınırı geçerek Kore’ye girdi ve büyük bir karşı saldırı için hazırlıklarını tamamladı. O zamanın en güçlü ve en gelişmiş hava kuvvetlerine sahip Amerikalılar bu çaptaki orduların hareketini önleyemedi. Çin kuvvetlerinin ezici gücü karşısında, 26 Kasımda cephenin doğusunu tutan Güney Kore kolordusunun dağıldığı ve geri çekildiği haberleri genel karargâha ulaştı. Bu durumda Amerikan 8. Ordu’sunun sağ yanı tehlikeye düşmüştü. Acilen bu bölgenin tıkanması gerekiyordu. Türkler bu amaçla ateş hattına, Tokchon şehrine doğru sürüldü. O günden 30 Kasım’a kadar yaşanan üç gün, yakın dönem askeri tarihin belki de en trajik sayfalarını oluşturdu.
Amerikan komuta heyeti, karşısındaki rakibi küçümseyerek zor duruma düşmüştü. Tamamen imha olma durumuyla karşı karşıyaydı. Kendisinin kurtulması için Çin ordusunun önüne onlara zaman kazandıracak güçte bir birliğin feda edilmesi gerekiyordu. Bunun için de en uygunu Türk tugayıydı.
Düşmanın ilk darbesi 27 Kasım gece yarısı geldi. Saat 24.00 de civar tepelerden aniden başlayan yoğun havan ve tüfek ateşiyle ortalık bir anda ana-baba gününe döndü. İlk şaşkınlıkları geçen Türkler, düşmanın sayı, ateş ve arazi üstünlüğüne rağmen dokuz saat dayandı.
28 Kasım sabahı saat sekizde Türk tugayına karşı üç tümenden fazla bir kuvvetle saldıran Çinlilerin karşısında alay gücünde bir tümen vardı. Türk Tugayında ise muharip askerlerin sayısı dört binden fazla değildi.
Şaşkınlığı geçen Türk askerleri, öğle saatlerinden sonra daha bilinçli savaşmaya başladı. Türk askerleri, 6 kilometre doğudaki bir köye çekilmeye karar verdi. 16.30 da havanın kararmasıyla birlikte çekilme başladı. Düşmanla irtibatı kesmeyen artçılar dışındaki birlikler köye gelmeye ve tertibat almaya koyuldular.
Türklerin muhabere eksikliğinden ve yorgunluğundan faydalanan Çinlilerin kuşatması burada da sürdü. Kuşatmayı tamamlayan Çin kuvvetleri ve eşliğindeki Kuzey Koreli gerillalar şaşkın Türk askeri üzerine yüklendiler. Askerlerimiz telaş içinde çekilmeye başladı.
8. Amerikan ordusunun hızla geri çekilmesi de Türk tugayının yan tarafını boşaltmış, kuşatma için uygun bir ortam yaratmıştı. Türkler, burada olağan üstü bir direniş gösterdi. Kendilerini ve Amerikan ordusunun da katledilmesini engellediler.
Düşman saldırıları 29 Kasım saat 14.00’e kadar yoğun şekilde sürdü. Türk birlikleri Kunuri istikametine doğru geri çekilmeye çalıştı. Çekilme sonrasında Türk birlikleri Yonbongni denilen mıntıkada Çinliler tarafından Amerikan askerleri ile birlikte tekrar sarıldı. Nihayet 30 Kasım gecesi 01.00 den itibaren duruma müdahale eden tank birlikleri ve hava desteği ile Çin ordusunun çemberi yarıldı. Bu esnada Türk tugayı büyük çapta kayıp verdi.
Kunuri’den Sunchon yoluyla güneye ya da Anju- Sukchon yoluyla güneybatıya yöneldiler. Türk birlikleri Sunchon Boğazı içerisinde Amerikalılarla birlikte bir kez daha kuşatıldı. 10 Kasım saat 18.00’e kadar süren muharebelerde büyük kayıplar verildi. Uçakların yetişmesi toptan bir kıyımı önledi.
Bundan 53 yıl önce, şimdiki Kuzey Kore’de, Kunuri bölgesinde şehit olanlar, kimsenin anlayamayacağı bir fedakârlık içindeydi. Bu 352 kişi, hiçbir yerde anılmıyor. Üstünde adları olan mezar taşları bile yok. 1950 yılında, soğuk bir Kasım gecesinde, ülkelerinden 9 bin kilometre uzakta, berbat bir arazi üzerinde kahramanca savaşarak öldüler.
1. Türk Tugayının süresinin dolmasından sonra 2. Türk Tugayı Kore’ye gönderilir. Cephe gerisinde ve cephede keşif kolu olarak görev alan 2. Türk Tugayı bir sene içinde 121 subay ve erini şehit verdikten sonra 463 de yaralı askeri ile bu serüveni tamamlar. Daha sonra Kore’ye giden 3. Türk Tugayı 1953 ün Mayıs ayının başında Vegas muharebelerinde ağır kayıplar verir.
27 Temmuz 1953 de ateş kes imzalanarak esir askerler geri verilir. Savaşta iki taraf da kazanım elde edemedi. Dünyadaki süper güçlerin gövde gösterisi, insanlık içinde 3 milyon kişinin hayatını kaybettiği bir vahşet tablosuna dönüştü. Türk birlikleri üç yıl süren sıcak savaş döneminde resmi rakamlara göre 721 şehit verdiler. Kayıplar da hesaba katılacak olursa bu sayınının binin üstüne çıktığı söylenebilir. Amerikalılar 40 bine yakın ölü verdi. Birleşmiş Milletler ordusunun kaybının 500 bin, müttefikleri Kuzey Kore’nin de 1,5 milyonu bulduğu tahmin ediliyordu.
Karşı güç olan Çin ve Kuzeykore kayıplarının da bir buçuk milyonu bulduğu bildirildi. Bu savaş asker-sivil 3 milyona yakın kişinin hayatına mal oldu.
50 YIL SONRA…
Yarım asır sonra Atlas Dergisinin (Sayı; 113-Ağustos 2002) yaptığı araştırmadan savaşa katılanların anlattıklarından bir bölümünü yansıtmakta yarar gördüm.
Hasan Kulluk;
“Meğer çembere girmişiz. Tahsin Yazıcı büyük adamdı. Biz onunla kaldık. Muharebe ede ede geri çekildik. Çok ölen oldu. Han nehrinin orada da çok ölen oldu. Üzerlerini çalılarla kapattık. Türkiye savaştan sonra bize toplu iğne bile vermedi. Sigortalıyız diye gazi maaşını da kestiler. Savaştan döndüm yedi sene boyunca geceleri uyuyamadım.”
Haydar Demirbilek;
“Sabaha kadar savaştık, çok kayıp oldu. Beni alın diye bağırıyordu yaralı arkadaşlar. Nereye alacaksın?”
Bir Kuzey Koreli Asker;
“Karşımızdakiler çok korkusuzca savaşıyorlardı. Neden bu kadar direniş gösterdiklerini anlamadık. Ama direniş sertleşince Kunuri hattındakilerin Amerikalı olmadığını tahmin ettik. Amerikalılar kaçarken sizinkiler ölüyordu.”
“Amerikalılar kadınlarımıza kızlarımıza tecavüz ediyorlardı. İstediklerini yapmayı reddeden kadınları hiç acımadan öldürüyorlardı.”
Alıntı //// Erol Çatma yazısından bir bölüm
Henüz yorum yapılmamış.