Akşam Gazetesi

Akşam Gazetesi
REKLAM ALANI

Hala bitmemiş bir ‘uzak savaş’ın izinde…

Biliyor musunuz, Güney Kore hala savaşta…. 1950 yılında başlamış ve 53 yıldır da bitmemiş bir savaş bu. İki kardeşin savaşı… Bu kardeş savaşında biz de yer almıştık. BM bayrağı altında savaştığımız, 721 şehit, 176 kayıp, 290 muharebe dışı zayiatla tam bin 185 çocuğumuzu şehit olarak bağrında bıraktığımız bu ülkede aradan geçen 50 yılda neler oldu? Kanımızın aktığı, duygularımızın gömüldüğü topraklara çok istenilen barış sağlanabildi mi?

Biz bu yazı dizisinde bitmemiş bir savaşın izlerini elbette tartışacağız ama ekonominin gerçekleri bambaşka… Üzerlerine çevrilmiş namlularla her sabah ‘Acaba benim bugün son günüm mü?’ diye uyanan insanlar, bir anda nasıl ‘Güneydoğu Kaplanı’ olup, dünya ekonomisine adlarını yazdırdılar? İnternet kullanımında ABD’yi bile sollamış, kendisine ‘küçük Amerika’ hedefi olmayı hedef koymuş ama bu hedefi tutturmak isterken mutlu olmayı başaramamış bir ülkenin insanlarının öyküsünü anlatmaya çalışacağız…

REKLAM ALANI

Yanıtını arayacağımız başka sorular da var… Güney Kore nasıl bir ülkedir, nasıl gidilir, gidildiğinde neler yapılabilir, ne yenir, ne içilir? Kore’nin mucizesi Ginseng’in yeni sırları nelerdir? Kore’de görülecek yerler nerelerdir?

Son 10 yılda bir Olimpiyat, Japonya ile birlikte bir Dünya Kupası, son olarak 2003 Dünya Üniversite Oyunları’nı organize ederek sporu ülkelerinin tanıtımında kullanan bu insanlardan alabileceğimiz dersler var mı? Dünyanın olimpiyatlardan sonraki en kalabalık organizasyonu olan Üniversite Oyunları’nı 2005 yılında İzmir’de biz düzenleyeceğiz. Bu organizasyona Türkiye ne kadar hazır?

Üniversite Oyunları’nın 2005’teki ev sahibi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ile birlikte 6 günlük bir Kore ziyareti gerçekleştirdik. Bu ziyaretin izlenimlerini sizlerle bu soruların yanıtlarını arayarak paylaşmaya çalışacağız….(N.A.)



1185 evladımız burada yatıyor

Cüneyt Arcayürek’in anılarında yazdığına göre, Amerikan Haberler Bürosu’na ABD’li bir general geldi. ‘Vaktim yok, kısa keseceğim’ dedi, ‘Türkiye, Kore Savaşı’na katılmalı’. Ertesi gün gazeteler şu manşetle çıktı: Kore’ye asker gönderiyoruz

Ev sahipliğini Güney Kore’nin Daegu Kenti’nin yaptığı 22. Üniversite Oyunları’nın kapanış törenini coşku ile izliyoruz. Törenin başlaması için bayraklar davet ediliyor. En önde Olimpiyat geleneği gereği önce ev sahibi ülkenin, sonra da oyunları bir sonraki dönemde düzenleyecek olan ülkenin bayrağının geçmesi gerekiyor. İkinci sırada Türk Bayrağı’nı görüyoruz ama en öndeki bayrak Güney Kore’nin değil… Uzaktan gözlerimiz seçemiyor, yakınlaşınca anlıyoruz ki, daha önce Seul Olimpiyatları’nın açılışında yaptıklarını bu kez Üniversite Oyunları’nın kapanışında yapmışlar. Güney ve Kuzey Koreli sporcular, soğuk savaşın izlerini korumaya, nükleer başlık taşımaya kararlı olduklarını her fırsatta ortaya koyan büyüklerine inat tek bayrak altında törene katılmışlardı… Ne Güney Kore’nin bayrağı vardı törende ne de Kuzey Kore’nin… Beyaz bir bayrak üzerinde mavi bir Kore haritası…

İnsan düşünmeden edemiyor, ‘Madem böyle yan yana gelecektiniz, 1.5 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan savaşı dünyanın başına neden sardınız?’

Otele döndüğümüzde bir gün önce ziyaret ettiğimiz Busan kentinin en güzel yerine yerleşmiş olan şehitlik geliyor aklımıza… Birleşmiş Milletler’in dünyadaki tek şehitliği olan burada 464 Türk genci yatıyor…

Barış Cemiyeti üyelerine 15’er yıl

Usta gazeteci Cüneyt Arcayürek’in anılarında (Bilgi Yayınevi- 1983) altını çizdiğimiz bir bölüm var: ‘Bir gün Amerikan Haberler Bürosu’na davet edildik. Bir Amerikalı general geldi, ‘Vaktim yok, kısa keseceğim’ dedi, ‘Türkiye, Kore Savaşı’na mutlaka askeri birlikle katılmalıdır’.

Ertesi gün çıkan gazetelerde, ‘Kore’ye asker gönderiyoruz’ manşetleri yer aldı. Haberlerde, ‘Ankara’da temaslarda bulunan Mr. Cain, Kore’ye asker gönderme-mizin bütün dünyada prestijimizi artıracağını’ bildirmişti.

Askerlerimiz yola çıktı, 1185’i oralarda kaldı. Bu gidişe karşı çıkan Barış Cemiyeti üyeleri 15’er yıl hapis cezasıyla yargılanırken, Kore’den şehadet haberleri gelmeye başlamıştı bile. Cüneyt Arcayürek, Menderes hükümetinin o günlerdeki tavrını şöyle anlatıyor:

‘Hükümetten hiçbir ciddi açıklama gelmiyordu. Türkler neden sarılmış, Amerikan birlikleri niçin Seul’e doğru çekilirken bizimkileri yalnız bırakmıştı? Amerikan askeri çekilirken Türkler’in neden Kunuri’de kaldığını araştırmıyorduk. Oysa Türk Birliği, Amerikan birliklerinin geri çekilişini kolaylaştırmak amacıyla savaş alanında Çinliler’le baş başa bırakılmıştı. Basın olarak bu gerçeği yazıp eleştireceğimize, kaç erimizle subayımızın Amerikan gümüş madalyası ile ödüllendirildiğini iftiharla yazıyorduk.’

Savaşın dehşeti

25 Haziran 1950’den, 27 Temmuz 1953’e kadar en kanlı bölümü süren ve henüz bir Barış Antlaşması yapılmadığı için de bitmiş sayılmayan savaşta 570 bin Koreli ölmüş, 460 bin Koreli kaybolmuş, 84 bini esir düşerken, 950 bin Koreli de yaralanmış. Aylarca süren bombalama sonrasında 5 milyondan fazla insan da evsiz barksız kalmış… Orada ne işleri olduğunu, kardeş kavgasına neden karıştıklarını bugün de tartışan, hatta Irak meselesi gündeme geldiğinde sık sık Kore örneğini anımsatan Birleşmiş Milletler’in toplam kaybı 167 bin kişidir. Bu 167 bin kişiden bin 185’i bizim çocuklarımızdır.

Busan’daki şehitliğin yanı sıra bir de Türk Zafer Anıtı bulunuyor: Anıtın kaidesinde Türkçe ve Korece şunlar yazıyor:Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ithaf edilmiştir. BM bayrağı altında Türk Piyade Tugayı Kore’nin hürriyeti ve dünya barışı için saldırgana karşı savaşmıştır. Bu topraklara üç bin 064 şehit ve yaralısının mübarek kanlarının aktığı asla unutulmayacaktır.

Bu anıtın dikilmesine sebep olan 25-27 Ocak 1951 Kumyangjang-ni Savaşı’dır. BM içinde yer alan Türk Tugayı’nın Çin birliklerine karşı kazandığı ilk zaferdir bu. Askeri kaynaklar bu savaşı şöyle tanımlamaktadırlar: ‘Çok güçlü tahkim edilmiş, top mermisi ve uçak bombalarının tesirsiz kaldığı Çin mevzilerine taarruz eden Türk Tugayı, düşmanla yaptığı çok çetin ve göğüs göğüse muharebelerle düşmana bin 734 ölü ve 27 esir zayiatı verdirmiştir. Tugayımızın kaybı ise, bir astsubay, 11 er, toplam 12 şehit ve 31 yaralıdır. +*bBu muharebe -10 derece soğukta ve 30 cm. kar altında yapılmıştır.’

13 Şubat 1951’de Tugayımızı özel olarak ziyaret eden BM Kuvvetleri Başkomutanı General Mac Arthur, askerlerimize şöyle hitap etmişti: ‘Sizleri görmekten memnunum. Siz Türkler’e herkes ‘Kahramanlar kahramanı!’ diyor. Kunuri’de 8. Ordu’yu kurtaran, Kumyangjang-ni’de düşmanı mağlup ve perişan eden Türkler, kahramanlar kahramanıdır. Türk Tugayı için yok yoktur.’

Busan’daki şehitlikten ayrılırken içimiz buruktu, elbette soramadan edemiyorduk: 50 yıl önce savaşan Koreli askerlerin torunları şimdi el ele, aynı bayrak altında yürürken, Mehmet Çavuşum senin burada işin neydi?

Aç çocukları sadece Türk Ordusu düşündü

Koreli kadın yazar Jeon, bir yazısında şunları vurguluyor: Mükemmel savaşçı Türk askerleri, savaş sırasında aç, çıplak, kayıp, yalnız kalmış küçücük çocukları toplayıp yedirmiş, giydirmiş ve bakmışlardır. Bunu yalnız Türkler yapmıştır. Bu asil askerlerin aslında ne kadar merhametli ve yufka yürekli olduklarının ifadesidir. Kurulan Ankara Okulu’ndan pek çok yetim – öksüz yetişmiştir.

Kaynak : http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/09/15/yazidizi/yazidizi1.html

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.