27 Ocak 1951

23.12.2007
74
27 Ocak 1951
REKLAM ALANI

Alay, dört bölüğü birinci hatta ve birbirinden bir kilometre kadar aralıkla saat 07. 30 ‘da kuzeye doğru harekete geçer. Birkaç km. ilerde ise perişan olan düşman kaçmış olduğundan temas olmaz.

YZB. NAZIM ÖZOĞUL O GÜNÜ ŞÖYLE ANLATIYOR:

REKLAM ALANI

“ Kızılları gördüğümüz yerde yok etmek üzere ilerliyoruz. Cemalettin Çağlar’ın takımına SANGC’ON köyü istikametinde ilerleme görevi vermiştim.

Keşif takımı süngüleri parlayarak köye girdi. Çağlar’ın sesini telsizde dinliyorum.

Bu kahraman arkadaşımın her zaman mertçe gürleyen sesi. Hangi kuvvetin tesiri altında titriyordu. Büyük heyecan geçirdiği konuşmasından belliydi.

-Yüzbaşım, sağımdaki evden bir kadın çığlığı geliyor. Bu evi arayacağım.

-Takım vazifesine devam etsin, sen evi ara.

Biraz sonra kahraman takım kumandanım Üstğm. Cemalettin Çağlar’ın sesi aynı heyecanla titreyerek;

-Yüzbaşım, bir Güney Kore kadınının sol bacağı kesilmiş, üstündeki elbise parça parça, kan içinde, inliyor.

Hiç sesi titremeyen ve muharebenin en heyecanlı anlarında meşhur şarkısını söyleyerek astlarına bir Türk kumandanı örneği veren arkadaşım, fecaatın dehşetinden âdeta ağlar gibi konuşuyordu. Telsizle;

-Görevine devam et. Kadının yanına iki erini bırak. Ben bu kadını şimdi aldırırım, dedim.

Tb. kumandanımız Bnb. Lütfü Bilgin’i telsizle buldum. Durumu tabur kumandanına arz ettim. Bu kadına gereken ilk tedavinin yapılması için bir doktor gönderilmesini ve geriye nakledilmesini istedim. Tabur kumandanı telsizle:

-Şimdi doktoru gönderiyorum.

Hemen bölüğümün dört teskereci erini Şahin çavuş komutasında köyün içine gönderdim. Taburumuzun kahraman doktoru Yzb. Cemalettin Tanrıöver, zaman kaybetmemek için jipine binerek son süratle keşif hattındaki köyün içine geldi. Şahin çavuşun emrindeki teskereciler bu kadını teskereye koyarak kıymetli doktorumuzun yanına götürdüler. İlk tedavisi yapıldı. Türk’ün şefkatli elleriyle acıyan yaraları sarıldı ve geriye hastaneye nakledildi.

Takriben 20 yaşında bir Koreli kadının üstü başı parça parça olmuş. Edep yeri kan içinde. Yırtılan elbisesinden memeleri dışarıya sarkmış. Yüzü gözü çizikler içinde bu çiziklerden akan kan boynundan göğsüne sızmış. Sol kolu ve bacağı kan içinde. Saçları darmadağınık. Gözleri yuvalarından fırlamış. Odanın içindeki eşyalar darmadağınık. Hemen kapının yanında soluna yıkılmış, inliyor.

Koreli kadın yaklaşan Ütğm. Cemalettin Çağlar’a yuvalarından fırlayan gözleriyle dik dik bakar. Karşısında duran Cemalettin Çağlar bu fecaat karşısında ağlar gibi şefkatli haliyle inleyen kadına yaklaşır. Koreli kadın sağ elini yavaş yavaş kaldırarak, göğsündeki kanlı entarisini tutarak,

-Çaynis komünist, çaynis komünist, diye inler.

Eliyle komünistlerin gittiği istikameti göstererek;

-Meni meni çaynis komünist, meni meni çaynis komünist der.

Bu kelimeler ağzından çıkarken adeta son nefesini verir gibi yere yığılır.

İşte Cemalettin Çağlar’ın telsizle bana hitap ederken ağlar gibi konuşmasının sebebi buydu. Cemalettin Çağlar yaralı kadının yanına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeye başladı. Köyün kuzey çıkağına gelmişti ki, üstü başı parça parça, entarilerindeki kanlar kurumuş, süngülenerek öldürülmüş üç kadın yerde yatıyor. 5 metre ilerde köprünün yanında aynı şekilde öldürülmüş ve edep yerleri süngülenmiş, iki kadın arkası üstü yatıyor. Bu öldürülen zavallı kadınlardan birisinin memeleri dışarıda. Yanında takriben iki yaşında bir çocuk ölü, annesinin üzerine kapanmış, memelerini emiyor. Bu hali gören Cemalettin Çağlar’ın saçları dimdik olur. Bu hazin manzara karşısında bir an durur. Cebinden çikolatasını çıkarır. Kâğıtlarını soyup çocuğa uzattı. Zavallı yavru her şeyden bihaber karşısındaki Türk subayına ürkerek baktı, korktu, ağlamaya başladı. Bu durum karşısında gözleri nemlenen Türk subayına ürkek hareketlerle elini uzattı, çikolatayı aldı ve ağzına götürdü. Çikolata çocuğun hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde tebessümler belirdi.

Şuan şehrini kuzeye doğu geçiyoruz. Sanggongsak köyünü kızıllar kaçarken ateşe vermişler. Bir kısım evler yanmış, bir kısmı da hâlâ yanmaya devam ediyordu. Bu köye girerken ak saçlı ihtiyarlar sevinç gözyaşlarıyla bizi selâmlıyordu. Sağ tarafımızda kül haline gelmiş evin yalnız temelleri duruyordu. İhtiyar bir kadın bu yanmış binanın küllerini elindeki değneği ile karıştırıyordu. Aynı zamanda çıldırmış gibi hareketler yapıyordu. Hemen bu kadının gerisinde beli bükük, aksakallı, elinde değneği bulunan, bir köylü kırık çömlekleri ve yanık eşyalarını yığmakla meşgul. Kamyonlarla yanından geçiyoruz. Değneğine dayanmış, elleriyle acayip hareketler yaparak bize evinin küllerini gösteriyor. Gözlerinden akan yaşlarla hıçkırarak haykırıyor.

– Çaynis komünist, çaynis komünist.

Kamyonlarımızla köyün kuzeyinde alev alev yanan evlerin arasından geçiyoruz. Yolun hemen solunda öldürülmüş Koreli genç kadınlar, üstü başı parça parça edilmiş, karlar üzerinde yatıyorlar. Cesetlerin etrafında karlar sağa sola savrulmuş. Yoldan cesetlerin bulunduğu yere kadar kadınların sürüyerek götürüldüğü karların durumundan belli.

50 m . kadar ilerlemiştik ki, yine yolun sol yanında 15-20 yaşını geçmeyen genç Koreli kızların aynı zulümle öldürülmüş karlar üzerinde yatan cesetlerini gördük. 100 m . Kadar daha ilerlemiştik ki, yolun solunda, edep yerleri parça parça Koreli kadınlar arka üstü ölü olarak yatıyor. Takriben 10 yaşında bir çocuk arka üstü ölü olarak yatan kadının göğsünde. Sağ kolu kadının sol kolu altında, sol kolu boynundan sımsıkı tutmuş. Kadının yanaklarında çocuğun dudakları, arkasından süngülenmiş ve öldürülmüş.

Bu kadınlar komünistlerin hislerine ram olmayınca saçlarından tutularak sürüklenmiş, zorla ırzlarına geçilmiş, sonunda da süngülenmiş. ”

CEVAT ALAN’IN ŞAHADETİ;

“Düşman sabaha kadar ufak tefek keşif taarruzu yaptıysa da bir netice alamadı. Güneş doğarken düşman ormanlar içine doğru geriye çekildi. Tb. Emir Subayı Yzb. Memduh BUDAK zayiat raporu istemişti. Tekmil alıyordum. 1. takımdan Çermikli Cevat Alan yok dediler. Şehit olduğunu gören de yoktu. Bu er takım geriye çekilirken hiçbir zaman geriye kaçmazdı.

Çünkü bu kahramanlar kahramanı asil Türk çocuğu yapılan bütün süngü muharebelerinde en ileride bulunmuş, insanlık hak ve hürriyetinin bir fedaisi gibi ileriye atılmış ve hiçbir zaman vazifesinde en ufak bir ihmali dahi görülmemiştir.

-Tekrar arayın,

Diye emir verdim.

-Çermikli Cevat Alan yok.

-Çermikli Cevat Alan yok, diye bildiriyorlardı. Takım çekilirken muhakkak ki Cevat Alan çekilmemiştir, neticesine vardım. Geceleyin muharebe icabı birinci takımın düşmana bıraktığı tepeyi mukabil taarruzla almaya karar verdim. ( 10. Bölüğü ilk teslim aldığımda Mehmetçiklerden istediğim bazı niteliklerden biri de şuydu: Durum icabı düşman tarafında bir erimiz yaralanabilir veyahut düşman tarafındaki mevzide kalabilir. Bu an erimizin kurtulması için bütün bölük taarruz edip icap ederse ölecek fakat müşkül duruma giren kurtarılacaktır. Bunu Türk vatanseverliğinin şerefi olarak sizlerden istiyorum, isteyeceğim. ), demiştim. İşte şimdi meydanda olmayan bir kahramanımızın kurtulması icap ediyordu. Bu er muhakkak ki akşamki mevzideydi. Emrimde bulunan subay, astsubay, çavuş, onbaşı ve erlerimin kabiliyet ve hususiyetlerini çok yakından ilgilenerek öğrenmiştim.

Kararımı Tabur Komutanına bildirdim. Tabur Komutanı,

-Taarruzunu topçu taburuyla destekleyelim.

-Zaman kaybedemem. Mermim noksanlaşmıştır. Fakat Mehmetçiğin süngüsüne güveniyorum.

Kati kararımı anlayan Tabur Komutanı Lütfü Bilgin, 2 km . gerimizde vadide bulunan tanklara emir vermiş. Tanklar sağ gerimizde mevzie girerek ateş desteğine başladı. Geceleyin durum icabı terk edilen tepe Mehmetçiğin büyük imanıyla hiç zayiatsız zapt edildi. Tepede Cevat Alan’ı mevziinde kanlar içinde bulduk. Cevat Alan’ın karanlıktan istifade ederek, sol bacağını kesmişler. Yaptıkları mezalim yetmiyormuş gibi kalçasını taşla ezmişler. Bunu da az görmüşler. Yüzünün muhtelif yerlerine süngü sokmuşlar. Çermikli Cevat Alan’ın makineli tabancasını kırıp yanına atmışlar. Fakat 10. Bölüğün büyük kahramanı Cevat Alan hâlâ yaşıyordu. Yavaş yavaş nefes alıyordu. Gözleri düşman tarafına dönüktü. Yattığı mevziin içindeki karlar akan kanlarıyla kırmızılaşmış, beyaz kırmızı şanlı bayrağımızın rengi birbirine karışmıştı. Gözlerinin baktığı tarafa başımı çevirdiğim de önünde 22 komünist leşi yatıyordu. Kimisinin elinde bomba, atamamış. Kimisi bomba ile parça parça olmuş. 22 komünist leşini yere sermiş. Bütün çektiği ıstırapları yenerek bizi beklemiş.

Cevat Alan, aldığı yaraların ağırlığından yüzüne giren süngülerin ıstırabından konuşamadı. Fakat yaptığı büyük kahramanlığı karşısında komünizm mezalimi bir tablo halinde gözlerimin önünde duruyordu. Taburumuzun asil ve kahraman doktoru Yzb. Cemalettin Tanrıöver en ileri hatta bulunan Cevat Alan’ın mevziine geldi. İcap eden her türlü tedaviyi yapmak istedi. Fakat kahramanlar kahramanı Cevat Alan aziz şehitlerimiz arasına karıştı. Aziz şehidin naşı arkadaşlarının gözyaşları arasında şanlı bayrağımıza sarılı olarak geriye nakledildi. Pusan’daki azizler şehitliğine merasimle gömüldü.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.